Toplumlar geçmişlerini ne kadar hatırlarlar? Hatırladıklarının ne kadarı tarihtir, ne kadarı anılardır? Anılarla tarih birbirine karıştırılır mı? Tarihi kimler yazar ve yazdıkları ne kadar objektiftir? Tüm bu soruların yanıtını araştırmak tarihçilerin işi. 2013 yılında EFIC’in son 20 yılının tarihçesini yazarken Hegel’den bir alıntı yapmıştım: “Geçmişin anıları olmadan tarih olmaz. Kollektif bilinç kollektif hafızayı birlikte getirir. Bu kollektif bilinç olmadan kurallar ve yasalar gelişmez, toplum yapısı gelişmez.”
Her toplumun, her toplumsal yapının bir tarihi vardır. İster toplumun tamamı olsun ister bir dernek olsun tarihçe kollektif bir bilinç ve hafıza ile ele alınmadığı takdirde bir anılar birikintisinden öteye gidemez. Bu anılar birikintisi anlatanın subjektif görüşüne göre şekillenirse tarih olmaktan çıkar, kişilerin onlarla birlikte kaybolacağı bir biyografiye dönüşür.
Tarihçeyi anlatanların düştüğü diğer bir hata bulundukları toplumsal katmanın tarihçesini kendilerinden başlatmaları ve bir bakıma o toplumsal kuruluşun miladıyla başlamalarıdır. Halbuki o derneğin, o toplumsal yapının gelişimi geçmişten gelen ve uzun yılları kapsayan bir tarihsel süreç sayesinde olmuştur. Bu tarihsel süreci yadsıyarak yazılanların hiç bir bölümü tarihçe olarak kabul edilemez. Amacımız Türk Algoloji-Ağrı Derneği’nin kuruluşundan bugüne dek olan gelişmeleri olabildiğince objektif bir biçimde bilgilerinize sunmaktır.